#57 IstanPol | Türkiye'deki Depremlerin Ekonomik Etkileri ve Politika Önerileri
6 Şubat depremlerinin ekonomik ve sosyal etkileri üzerine.
Merhaba,
Rapor Bülteni’nin 57. sayısında İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü (IstanPol) tarafından hazırlanan “Türkiye’de Depremlerin Ekonomik Etkileri ve Politika Önerileri” adlı raporu inceledik.
Rapor, depremlerin beraberinde getirdiği hasarı değerlendirmeyi ve bölgenin ihtiyaçlarına yönelik politika seçeneklerini tartışmayı amaçlıyor.
Hazırsanız başlayalım!
I. KAVRAMSAL ÇERÇEVE
Önce kavramlar…
GSYH, Satın Alma Gücü Paritesi, Enflasyon, Resesyon, Stagflasyon, Daraltıcı Genişleme.
GSYH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla): Bir ülkenin belli bir zaman diliminde (genellikle bir yıl) ürettiği tüm nihai mal ve hizmetlerin piyasa değerinin toplamı. GSYİH, bir ülkenin ekonomik büyüklüğünü ölçmek için kullanılan en önemli göstergelerden biri olarak kabul ediliyor ve ulusal gelir hesaplamaları yapmak için kullanılıyor.
Satın Alma Gücü (Paritesi): Bir ülkedeki para birimi ile satın alınabilen mal ve hizmet miktarı. Bu kavram genellikle, ülkeler arasındaki mal ve hizmetlerin satın alma gücünü karşılaştırmak için kullanılıyor.
Enflasyon: Bir ekonominin genel fiyat seviyesindeki sürekli artışı ifade ediyor. Enflasyonun nedeni, para arzındaki artışa, talep ve arz dengesizliklerine veya üretim maliyetlerindeki artışlara bağlı olabilir.
Resesyon: Ekonomik durağanlık. Resesyon, bir ekonomide mal ve hizmetlerin üretiminin azaldığı, işsizliğin arttığı, talebin düştüğü ve genel olarak ekonomik aktivitenin yavaşladığı dönemleri ifade ediyor. Genellikle bir ülkedeki GSYİH’nin iki çeyrek üst üste düşmesiyle tanımlanıyor.
Stagflasyon: Durağanlık (stagnation) ve enflasyonun (inflation) aynı anda var olması. Stagflasyonda, ekonomide üretim düşerken fiyatlar artar. İşsizlik oranları yüksek kalırken, talep azaldığından dolayı üretim ve büyüme düşer. Aynı zamanda, yüksek enflasyon nedeniyle maliyetler artar ve işletmelerin karlılığı azalır.
Daraltıcı Genişleme: Merkez Bankası faiz indirimlerinin geri teptiği ve daha sıkı finansal koşullara neden olan durum.
II. ARAŞTIRMACI KURUM
İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü (IstanPol)
2018 yılında İstanbul’da kurulan IstanPol, araştırma projeleri yürüten ve çeşitli etkinlikler düzenleyen bir düşünce kuruluşu. Demokratikleşme, dış politika ve göç konularında politika önerilerinde bulunuyor. Yaptıkları analizleri kamuoyu ile paylaşıyor. Faaliyetleri ile Türkiye’de özgürlüğe, adalete ve demokrasiye katkıda bulunmayı amaçlıyor.
III. METODOLOJİ
Veriler, uzman görüşü, gelecek projeksiyonu.
Raporda, TÜİK verileri ve uluslararası araştırmalardan elde edilen veriler kullanılarak ekonominin temel göstergelerine ilişkin gelecek projeksiyonları yapılıyor, Konuyla ilgili olası politika seçenekleri tartışılıyor.
Depremlere ilişkin hasar ve kayıp verilerinin güncellenmesi halinde deprem sonrası etkilerin revize edilmesi gerektiği vurgulanıyor.
IV. BULGULAR
Rapor bize ne söylüyor?
Raporda, depremlerin ekonomik zararları iki açıdan ele alınıyor:
(i) Anlık yıkım ve hasarlar.
(ii) Ükenin üretim kapasitelerindeki olumsuz dalgalanmalar.
I) Anlık yıkım ve hasarların maliyeti.
Anlık yıkım ve hasarlar üç başlıkta ele alınıyor: (i) Elbette en vahim olanı: can kayıpları, (ii) servet kaybı ve finansman ihtiyacı, (iii) üretim kapasitesindeki hasar.
Depremin sadece meskenler üzerinden faturası 39 milyar dolar. Alt yapı çalışmaları bu hesaba dahil değil.
Deprem bölgesinde 232.632 binada 651.416 konutun ya yıkıldığı ya da ağır hasar gördüğü belirtiliyor.
Meskenlerini kaybeden 2 milyon insanın barınma ve yeniden meskenleştirilmesi için gereken bütçe miktarı 5 milyar dolar. (Hükümetin, Suriyeli mültecilerin aylık barınma giderleri için açıkladığı miktar 200 dolar kadar. Raporda bu veri ışığında gerekli bütçe miktarı hesaplanıyor.)
İthal mallar sebebiyle ticaret açığı ve cari açığın %1 oranında artabileceği belirtiliyor.
Rapora göre 6 Şubat depremlerinin Türkiye’ye toplam maliyeti 460 milyar dolar.
II) Depremlerin üretim kapasitesine etkileri.
Türkiye’nin GSYH’sinin %7,5’i deprem bölgesinden geliyor.
Deprem bölgesi Türkiye’deki tarımsal üretimin %15’ini karşılıyor.
Fabrika hasarı en fazla olan iki il: Kahramanmaraş ve Hatay.
Tedarik zincirindeki aksaklıklar bir diğer problem. Rapora göre geçici olarak tedarik zincirindeki ara malların ithalleri ile ikame edilmeleri bir çözüm olabilir.
İskenderun Limanındaki hasarın tespiti ve tetkik edilmesi önemli. İskenderun Limanı Türkiye’nin 4. büyük limanı. Türkiye’nin ithal demir, çelik, gübre, enerji ihtiyacının önemli bir kısmı bu limandan sağlanıyor. İskenderun Limanı’nın gördüğü hasar sadece Türkiye’yi değil uluslararası tedarik zincirini de etkiliyor.
Raporda, yaşanan depremlerle turizm gelirlerinin önemli ölçüde etkileneceği ifade ediliyor. (Raporda 1999 Depremi’nde turizm gelirlerinin %40 düştüğü hatırlatılıyor. Turizm, Türkiye GSYH’sinin %5’ini oluşturuyor. Bu nedenle depremlerin bölgedeki kültürel mirasa olan etkisinin dikkate alınması gerekiyor.)
Enflasyon ve gelir eşitsizliği.
Gelir eşitsizliği giderek artıyor. Aralık 2021 enflasyon oranı %20 iken, Aralık 2022’de %65’lerde.
Rapora göre hükümetin mevcut ekonomi politikaları düşük faiz oranları ile büyümeyi ve tüketimi teşvik etmek yerine tam tersi bir sonuca sebebiyet veriyor. Büyüme elde edilemiyor.
Depremlerden önce yıl sonu enflasyonunun %40 olması beklenirken depremlerden sonra bu oranın %45’e yakın olacağı belirtiliyor.
Peki ya çözüm?
Bölgeye has zorluklar tespit edilmeli.
Depremin iktisadi büyüme üzerine olumsuz etkileri akıldan çıkarılmayarak, stagflasyon etkileri aklıda tutulmalı, yoksa sonuçları sarsıcı olabilir.
Gıda fiyatlarında artış beklenmeli, buna uygun politikalar izlenmeli. Rapor özellikle tarım sektörünün etkilerini takip etmeyi öneriyor.
Rapora göre Merkez Bankası’na önemli görevler düşüyor. Felaket durumlarında Merkez Bankası (MB) fiyat istikrarı (1) ya da resesyon tehlikesi (2) arasında bir tercih yapmalı, faiz puanını buna göre ayarlamalı. Yapılan uluslararası çalışmalar Merkez Bankalarının fiyat istikrarını koruyucu yüksek faiz politikalarının ekonomik hayatı daha çok rahatlattığını ifade ediyor.
Rapora göre ikinci seçenek olan düşük faiz politikaları ile ekonomik veriler uyumsuzluk teşkil ediyor.
Raporda borçlanma maliyetlerinin mevcut MB politikalarıyla çözülemeyeceği ifade ediliyor. Bu durum daraltıcı genişleme olarak adlandırıyor. MB, depremlerden sonra faiz oranlarını 50 baz puan düşürerek, olumsuz etkileri hızlandırmış görünüyor.
V. GÖRÜŞ
Enes Koru, yazdı.
Türkiye’nin yaşadığı iki büyük depremin ekonomik maliyeti 100 milyar doların üzerinde olacağı öngörülüyor. Son yıllarda fiyat istikrarını hedeflemeyen para politikasının tercih edilmiş olmasının akabinde böyle bir felaketin yaşanmış olması, para politikası tercihinin ekonomik etkilerini arttıracaktır.
Depremin ekonomik maliyeti afetin depremzede bireylere, bölgeye ve ülkeye etkisi şeklinde ele alınabilir. Birey bazlı düşünüldüğünde oluşan servet kaybı ekonomik eşitsizliği derinleştirecektir. Depremzede öğrenciler açısından oluşacak eğitim eşitsizliği de ekonomik olarak var olan dezavantajlı durumu kalıcı hale getirebilir. Kişi başına GSYH miktarı, medyan gelirin %60'ına göre yoksulluk oranı ve sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralaması gibi göstergelere göre deprem bölgesindeki illerin Türkiye’nin sosyoekonomik olarak en dezavantajlı bölgelerinden biri olması bu sorunları daha da büyütüyor. Bu durumun minimize edilmesi ve gelecek yıllara taşınmaması için alınması gereken önlemler büyük önem taşıyor.
Depremden doğrudan etkilenen 10 ilin milli gelirden aldığı pay (%9,3) ve toplam ihracattaki payı (%8,87) son on beş yılda genellikle artış eğilimi gösteriyordu. Hatay, Osmaniye, Gaziantep, Kilis’in 2021 yılında il bazında GSYH büyüme hızı Türkiye ortalamasının üzerinde seyretmekteydi. Fakat deprem sonrası bölgenin üretim kapasitesinin yeniden aktif hale getirilememesi ve diğer illere olan göçün kalıcı hale gelmesi gibi olası problemler önümüzdeki süreçte bölgenin sosyoekonomik durumunda ciddi bir gerilemeye sebep olabilir. Bu sebeple deprem sonrası bölgedeki kalkınma planlamasında hem bireyler hem de bölge ekonomisi için oluşabilecek sosyoekonomik eşitsizlikleri asgari düzeye indirmeye ve kalıcı hale gelmesini önlemeye yönelik politika geliştirilmelidir. Makro düzeyde ise depremin ekonomik etkileri için makul/gerçekçi para ve maliye politikaları belirlenerek ve bundan sonra Türkiye’de yaşanması muhtemel afetlerin risk analizi doğru planlanarak ekonomik kayıp asgari düzeye indirilebilir.
VI. YAKINDA
NewsLabTurkey Research Hub tarafından hazırlanan“Anketlere Göre Önde: Medya, Kamuoyu Anketleri ve Seçim Haberciliği Üzerine Bir İnceleme” adlı raporu not aldık. İncelememiz yakında sizlerle.
İçeriklerimizi ve etkinliklerimizi kaçırmamak için buraya tıklayarak WhatsApp Topluluğumuza katılabilirsiniz.
Gelecek sayıda görüşmek dileğiyle.
Kendinize iyi bakın.
Rapor Bülteni Ekibi