Selam,
Nasılsın? Benim harika bir haberim var! Rapor Bülteni NewsLabTurkey'in Kuluçka Programı'na girmeye hak kazandı. Program sayesinde bülten çok daha iyi yerlere gelecek.
Bu sayımızda Reuters'ın 2021/Haziran ayında yayımlanan 2021 Dijital Haber Raporu var. Hazırsan başlayalım.
I. KAVRAMSAL ÇERÇEVE
Önce kavramlar...
Dezenformasyon, News aggregator, Z kuşağı, Capito Hill isyanı, Ana akım medya.
Dezenformasyon: Yanlış veya doğruluğu bulunmayan ve kasıtlı olarak yayılan bilgi.
News Aggregator: Bilgisayar alanında RSS ve Atom formatına sahip içerikleri okumaya yarayan uygulamalar.
Z Kuşağı: Z kuşağı veya Z jenerasyonu, Y kuşağından sonra gelen ve Alfa Kuşağı'ndan önce gelen bir demografik kuşak. 1997–2012 yılları arasında doğan kişilerden oluşuyor. Kişilik özellikleri; bireysel, sorgulayıcı, internet üzerinden sosyalleşen, bilgiye çabuk ulaşması nedeniyle kolay sıkılgan, antiotoriter tiptedir.
Capitol Hill İsyanı: 2021 yılında ABD Başkanı Trump destekçilerinin kongre binasını basması.
Ana Akım Medya: Ana akım medya, devletin ya da büyük sermaye sahiplerinin büyük miktarda çeşitli kitle iletişim araçları ile büyük miktarda insanı yönlendirmesiyle şekillenen yaygın ve hâkim olan düşünce akımı.
II. ARAŞTIRMACI KURUM
Reuters Enstitüsü.
Londra Merkezli Reuters Gazetecilik Araştırmaları Enstitüsü, Oxford Üniversitesi bünyesinde 2006 yılında kurulmuş. Günümüzdeki amansız bilgi kirliliği içinde gerçek olanı ayıklama ve onu bildirme konusunda bağımsız gazeteciliğin değerine inanıyorlar. Bu doğrultuda yapılan uygulama ve araştırmalarla gazeteciliğin geleceğini keşfetmeyi ve sürdürülebilir bir gazetecilik inşa edilmesini amaçlıyorlar. Enstitü tarafından, Gazeteci Burs Programı kapsamında her yıl çağrıya çıkılıyor ve dünyanın farklı yerlerinden gazeteciler özel bir programla ağırlanıyorlar. İlgileniyorsan, enstitü sitesinden detaylara ulaşabilirsin. En yakın başvuru tarihi 2022 Ocak ayında.
III. ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ
Çevrimiçi anketler, Odak-grup görüşmeleri..
Enstitü, 46 farklı ülkenin haber tüketim alışkanlıklarını ölçmek için çevrimiçi anket yönteminden faydalanmış. Örneklem büyüklüğü için ülkelerin nüfus sayımlarını dikkate alınmış. Ankette, katılan kişilerin; yaş, cinsiyet, eğitim düzeyleri, siyasi eğilimleri, sosyal medyayı kullanım alışkanlıkları, haber kaynaklarına duydukları güvenilirlik düzeyi gibi pek çok konu sorgulanıyor.
4 farklı ülkede (ABD, Birleşik Krallık, Almanya ve Brezilya) yapılan odak grup görüşmeleri ile elde edilen verilerden ve farklı sektörlerin konu ile ilgili çalışmalarından da yararlandıklarını görüyoruz.
Haklarını verelim, anketin çevrimiçi olması nedeniyle yoksul ve yaşlı kişileri yetersiz temsil ediyor oluşunu çalışma kısıtlılıkları arasına not düşmüşler. İnternete erişim durumlarının ülkelere göre farklılık gösterebileceğini de hatırlatmışlar. Anket tasarımlarında özel yöntemler kullanılarak bu risklerin minimalize edilmeye çalışıldığını belirtiyorlar.
IV. BULGULAR
Dijital Medya Raporu'nda bizi neler bekliyor?
· Pandemi medyayı bir toplumsal odak olarak yeniden (bambaşka bir formda) doğuruyor. Pandemi döneminde medyaya duyulan güven %6 artmış. Eğitim seviye oranlarında üst sıralarda yer alan Finlandiya %65 ile en yüksek orana sahip, Amerika ise %29 ile en düşük seviyede.
· Tarafsızlık ütopya olarak görünse de hala gençlerin belirgin bir beklentisi bu yönde. Ankete katılanların %74’ü ne düşüneceklerine karar vermede daha az etkin olan haberleri tercih ediyor. Genç gruplar sosyal adalet gibi kritik konularda medyadan %66 oranında tarafsız olması beklentisine sahip.
· Sosyal medya kullanıcıları kaos oluşturma potansiyeli sahip manipülatif haberlere daha fazla muhatap. Koronavirüs süreciyle Brezilya’da yanlış ve yanıltıcı bilgilerle ilgili küresel endişeler %87 oranında ortaya çıkmış. Facebook yanlış bilgi yayılımının merkezinde ama WhatsApp Brezilya ve Endonozya gibi ülkelerde daha büyük sorun olarak görülüyor.
· Z Kuşağı haberlere sosyal medya veya toplayıcılar aracılığıyla ulaşmayı tercih ediyor ve bu durumunda etkisiyle akıllı telefon kullanımı yaygınlaşıyor. Akıllı telefon kullanımı %73 artarken haber takibi için masaüstü veya diz üstü kullanımı azalmış. Öte yandan Avrupa’da karantina kapatılmaları televizyona olan ilgiyi de arttırmış görünüyor. Araştırmaya göre İngiltere TV haberlerine yönelim 7 puan, İrlanda’da ise 8 puan artış göstermiş.
· Podcast yayılımında görülen azalma yeni medyanın güvenilirliği ile alakalı bir soruna da işaret ediyor. Rapora göre ABD ve Avrupa’da %20’ye yakını vakitleri olmadığından Podcast dinlemiyorlar. Yine yakın bir oran özgün bir haber içeriği olmamasından dolayı Podcast’e mesafeli duruyor.
· Yaşın ve eğitimin artması haberlere olan ilgiyi arttırırken krizden etkilenen ülkelerde de belirgin bir artış mevcut. Rapora göre 35 yaşın altında %52 olan haberlere ilgi yoğunluğu 35 yaş üstünde ise %63. Koronavirüs krizinden etkilenen yerlerde %61 olan oran az etkilenen ülkelerde %56 olarak ortaya çıkmış.
“İtiraf etmeliyim ki önce izlemeye başladım ve yoğunlaştım. Ama zaman geçtikçe iç karartıcı buldum ve hemen kestim.” (F, 30, Birleşik Krallık)
· Sağ, Muhafazakâr, ana akım medyaya olan ilginin azalması ideolojik bir değişimin göstergesi olabilir mi? Araştırma ABD’de hem sağ eğilimli hem de liberal haber kanallarına olan ilginin azaldığını gösteriyor. Artan ekonomik krizler ve değişen toplumsal dinamikler yükselen “sağ”ın medya ayağına olan güvenin düşebileceğine dair işaretler veriyor.
· Yazılı basın bu krizin en çok etkileneni ama bu etkiyi sadece koronavirüs krizi ile alakalı görmek hata olabilir. Toplu taşıma araçlarında ücretsiz dağıtılan gazetelerin ciddi sekteye uğraması yeni bir işsizliğin habercisi. Yazılı basının Facebook ve Google’a kayan maddi gücü yakalamak adına yaptığı kampanyalar ve bağış stratejisi özgünlüğünü ya da bağımsızlığını tehlikeye atacak gibi görünüyor.
· Ülkelerde seçilen yönetimler halkın takip ettiği haber kaynaklarını önemli ölçüde etkiliyor. Trump sonrası New York Times ve Washington Post yeni abonelikler kazanmış. Öte yandan İsveç ve Norveç gibi kültürü daha saklı alanlarda kalan ülkelerde dijital yayıncıların sınırlı sayıda olması dijitale geçişi olumlu etkilemiş.
· Ana akım medya tüm dünyada medya dilini kurmaya haliyle hâkim alanlarını korumaya devam ediyor. Ankete katılanların ABD’de aboneliklerinde %31 ile NY Times, %24 Washington Post, %7 ile Wall Journal Street önemli bir pazarı elinde tutuyor.
· Zengin, eğitimli ve yaşlı olmak istatistiki olarak haber tüketimi için abone olma ihtimalini arttırıyor. İsveç ve Finlandiya gibi daha kapalı Kuzey Avrupa toplumlarında yerel yayınlara olan ilgi fazla görünüyor. İrlanda ve Avustralya başta olmak üzere İngilizce konuşulan ülkelerde NYT gibi basın kuruluşlarına abonelikler indirimli fiyatlar üzerinden ilerliyor.
· Açık toplum ve bireysel, alternatif ve belki bağımsız medya alanlarının artması abonelik seçeneklerinde de zenginlik yaratıyor. Anket ABD hariç diğer ülkelerde genelde tek aboneliğin revaçta olduğunu gösteriyor. ABD’de ise ulusal bir yayın ile yerel bir sağlayıcının seçenekler arasında olduğu görülüyor. Bazı yerlerde ise ulusal bir yayın ile uluslararası bir yayın ile birlikte tercih edilmiş.
“Özgür ve demokratik bir toplumda yaşamak istiyorsam, özgür, bağımsız ve gerçeklere dayalı bir basın ve medyayı desteklemenin bir vatandaş olarak görevim olduğuna inanıyorum.” (M, 58, ABD).
· Küreselleşme evrensel olana karşı yereli yeniden yaratıp yerel olanı ulusun sınırları dışında yeni bir formda yaratıyor. Karantina döneminde ABD’de 60’tan fazla yerel haber kuruluşu kapanmış. Ama örneğin Norveç’te yerel gazeteler siyaset (%71), suç (%73), Coronavirüs haberleri (%53) için ana kaynak olarak görülüyor. Bu durum Norveç gibi daha kapalı toplumlar için geçerli gibi görünse de İngiltere’de de azımsanmayacak ölçüde: suç %35, siyaset %30, Covid-19 %17.
· Güçlü yerel bağlılıklar ile yerel haber kaynakları kullanımı arasında ortaya çıkan bağ kent ve kır ayrımı için de önemli ipuçları veriyor. İsviçre ve Avusturya gibi yerel bağları olan ülkelerde yerel haber kaynaklarını kullanımı yüksek oranda. Japonya ve İngiltere gibi nüfusun büyük kısmının büyük kentlerde yaşadığı ülkelerde oran %50’nin altında.
· Medya’ya olan güven skalasında genel bir artış mevcutken siyasi ve sosyal krizlerin bu güveni sarstığı ABD oranlarından anlaşılabilir. “çalınmış seçim” olayları ve Floyd’un öldürülmesinin yarattığı derin bölünme diğer ülkelerde medyaya olan ilgiye rağmen ABD’de artış göstermemiş.
· Hem sağ görüşlü hem de sol görüşlü insanların çoğunluğu medyada yer alma biçimlerinin haksız olduklarını düşünüyor. Gençler yaşlılara oranla daha fazla medyanın adaletsiz olduğunu düşünüyor ve medyanın kendilerini temsilde ciddi haksızlık yaptığı kanısına da sahip.
· Her ne kadar medyanın adil ve tarafsız olmasını talep etsek de belirli fikir ve içeriklerin yönlendirmesinde kalmamız kaçınılmaz olduğundan sosyal medyanın yeni çok sesli alanına yöneliyoruz. Ankete katılanların %74’ü medyadan bir haber karşısında pozisyon almayı değil değişik görüşleri yansıtmasını bekliyor. %66 tarafsızlık konusunda ısrarcı iken %24 bazı konularca tarafsızlık isteğinin anlamsız olduğunu düşünüyor.
· Medya için önemli bir sorun her görüşe eşit zaman ayırmak mı yoksa gerçek veya bilimsel olarak görülenin önünü daha fazla açmak mı? Katılımcıların %72’si farklı görüşlerin aynı süre ile yer almasını %17’si ise zayıf argümanı olanlara daha az zaman ayrılmasını uygun görmüş. Ekolojik problemler, aşı karşıtlığı gibi kritik konular için bu tartışmanın daha da büyük olacağı ortada.
· Yanlış bilgiye dair endişelerin sosyal ve siyasal çalkantıların veya hukuksuzlukların yaygın olduğu yerlerde daha fazla olması tesadüf olamaz. Endişe oranı Afrika’da %74, Latin Amerika’da %65, Kuzey Amerika’da %63, Asya’da %59 ve en düşük Avrupa’da %54. Koronavirüs’e dair yanlış bilgi aktarımı %54 ile ilk sırada onu %43 ile politika izliyor.
“Hayatım telefon etrafında dönüyor ve ne zaman boş bir anım olsa haberleri çabucak kontrol ediyorum ve herhangi bir aboneliğe ihtiyaç duymuyorum.” (M, 54, Almanya)
· Pandemi siyasal söylemin bazı ülkelerde bilimsel bulgularla çatışmasını veya politikacıların bilimsel sürece sürece etkin müdahalesini tetikleyerek toplumlarda endişe oranını arttırıyor. Politikacıların davranışlarına yönelik endişe oranı %29 ile en yüksek düzeyde. Yaklaşık 900 yanlış beyan ile Bolsonaro’nun Brezilyasında endişe oranı %41. Trump’ın çoğu zaman mizah ile karşılanan önerileri ABD’de bu oranı %33’e çıkarmış ve pandemiyi siyasallaştırmakla suçlanıyor.
· Güven skalasında sosyal medya platformları pandemi döneminde yanlış bilgi yayılımının merkezi oldular. En fazla endişe yaratan platform %28 ile Facebook ardından %17 ile haber siteleri, %15 ile WhatsApp ve diğer mesajlaşma uygulamaları geliyor. Brezilya, Nijerya ve Hindistan gibi sosyal krizlere gebe ülkelerde WhatsApp’ın en etkin platform. ABD ve Birleşik Krallıkta ise Facebook ve Twitter başı çekiyor.
· Sosyal medya ağları genç kuşaklar için politik karşıtlığın merkezi haline geliyor ve protestolar buralardan örgütleniyor. TikTok Tayland, Endonezya ve Myanmar gibi Güneydoğu Asya ülkelerinde protestolarda merkezi rol oynuyor ve yetkililer ilginç mizah örneği veya müzikal etkinlikler karşısında anlamadıkları bir dil olduğundan çaresiz kalıyorlar.
· Sosyal medya değişik motivasyonların merkezi olma rolüne sahip. Twitter hızlı haber almanın, TikTok, Instagram, Snapchat ise daha genç ve eğlenceli kitlenin doğasına uygun. Youtube farklı yorumlara odaklanmanın motivasyonunu kuruyor.
· Akıllı telefon hayatın tüm organizasyonları için vazgeçilmez bir yardımcı haline geldi. Ülkeler genelinde %73 haberlere akıllı telefonla ulaşıyor. Hükümetler kısıtlamalar ve aşı randevuları için bireylerde hem alışveriş hem de haber tüketimi için bilgisayar yerine telefonu seçiyor ve bilgisayar kullanımı gittikçe düşüyor.
· Gelişmiş Avrupa ülkelerine nazaran diğer ülkelerde akıllı telefon ile haberlere ulaşım daha yaygın. Endonezya, Peru ve Nijerya’da akıllı telefon kullanımı AB ülkelerinden daha yaygın. E postayı yaşlılar akıllı telefon uygulamalarını ise gençler daha yaygın kullanıyor.
“Gün içinde iş aralarında telefonuma bakma eğilimindeyim. Bu yüzden bu kısa vakitlerde telefonuma ne kadar hızlı erişebileceğim konusunda düşünüyorum. Sanırım alışkanlıklarım değişti.” (F, 48, Birleşik Krallık).
· Okuma alışkanlığının yerine Podcast ile bilgiye hızlı ve tüketici erişimin önü açıldı. İşe geliş gidişlerde etkin olan Podcast kullanımı pandemi sürecinde önceki yılla aynı oranda (%31) kalmış.
· Podcast eski siyasetçileri veya siyasi figürleri (Obama, Prens Harry vs.) haber ağının içine dâhil ederek güvenilirlik bandını yükselmeyi hedefliyor. Japonya’da %40, Avrupa’da ise ABD’nin iki katı oranla %17 henüz Podcast kullanmıyor.
· Akıllı hoparlörler, sesin etkin toplumsal öneminden dolayı dikkat çekici düzeyde ön plana çıkıyor. Birleşik Krallıkta %22, ABD ve Almanya’da %15 bu teknolojiyi kullanıyor. Amazon ve Google bu piyasanın kurucuları.
V. SONUÇ
Rapordan ne çıkarmalı?
Dr. Sarphan Uzunoğlu yazdı.
Raporda geçmiş yıllardan farklılaşan hangi bulgular var diye bakıldığında Türkiye özelinde Telegram ve YouTube’un yükselişinin altı özellikle çizilmesi gereken bir husus olduğunu düşünüyorum. Bu alanda yatırım yapan yayınların doğru yolda olduğu şeklinde de okunabilecek bir veri. Daha da önemlisi günlük haber tüketim alışkanlıklarımızı özellikle söz konusu YouTube olduğunda raporun doğru okuduğunu söylemek mümkün. Yine aynı şekilde Facebook’un haber paylaşımı konusunda Türkiye’deki kullanım oranının %19 gerilemesi Türkiye’nin dezenformasyon krizi ile de ilişkilendirilebilir. Tabii yaş gruplarının sosyal ağ kullanım örüntülerine ilişkin istatistikle birlikte düşünürsek Facebook kullanıcılarının televizyon başına dönmesi de buradaki ihtimallerden.
Raporda da ifade edildiği üzere medya girişimleri bir seçimle karşı karşıya. Belirli bir kitle veya demografi ile daha derin bir ilişki kurmaya çalışabilirler (o kitlenin görüşlerini ve isteklerini temsil edip yansıtabilirler) ya da mümkün olan en fazla sayıda insana ulaşarak ayrımların üstesinden gelmeyi deneyebilirler. Yapılacak bu seçimler hem demokratik bağlamda hem de haber endüstrisinin geleceği bağlamında büyük farklılıklar yaratma potansiyeline sahip. Öyle ya da böyle Z kuşağının haber tüketim ve üretim süreçlerine daha angaje hâle getirilmesi, biçim ve içeriğin onları da kapsayacak şekilde düzenlenmesi de önümüzdeki dönem için gündemimizin ön sıralarında yer alacak gibi görünüyor.*
VI. GELECEK SAYIDA
Rapor Bülteni artık iki haftada bir e-bülten olarak e-postana düşecek. Lakin içeriklerimizi sosyal medya hesaplarımız üzerinden daha sık paylaşacağız. İlgini çekerse Twitter ve İnstagram üzerinden Rapor Bülteni içeriklerini takip edebilirsin.
Haydi hoşça bak zâtına. Gelecek sayıda görüşmek üzere.